Büşra Zeynep Özdemir, Dünya Bankası tarafından açıklanan Türkiye Yeşil Fonu’nu ve fonun Türkiye’nin sürdürülebilir geleceğine sağlayacağı faydaları AA Analiz için kaleme aldı.
***
Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele, 2000’li yılların başından bu yana ülkelerin gündemlerini ve uluslararası gündemi en fazla meşgul eden konular arasında yer alıyor. 1992 yılında imzaya açılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS), iklim değişikliğiyle mücadele alanındaki ilk uluslararası anlaşma olarak tarihte yerini aldı. Bu anlaşmayla çok sayıda ülke için sera gazı emisyonlarının azaltılması yönünde belirlenen hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği meselesi de önem kazanmaya başladı. Sözleşmenin gerekliliklerinin yerine getirilmesinin önemli bir finansal destek ihtiyacını ortaya çıkaracağı öngörülürken bahse konu ihtiyacın karşılanabilmesi için uzun süren çalışmalar yapıldı. Sözleşmede bazı ülkelere “gelişmiş ülke” sıfatıyla EK-1 ve EK-2 listelerinde yer verilmesi ve bu ülkelerden gelişmekte olan ülkelere aktarmak üzere finansal desteğin yanı sıra teknoloji paylaşımının beklenmesi, listelerin adil yapılıp yapılmadığı tartışmalarına neden olmuştu. Türkiye gibi bazı gelişmekte olan ülkelerin de uzun süre pozisyonlarının gözden geçirilmesini talep ettiği ve bu nedenle anlaşmalara çekince koyduğu biliniyor.
Talepleri üzerine 2001 yılında EK-2 listesinden çıkarılan ve EK-1 listesindeyse “özel şartları bulunan” ülke olarak yer alması kabul edilen Türkiye 2004 yılında BMİDÇS’ye, 2009 yılında ise Kyoto Protokolü’ne taraf oldu. Sonrasında ise emisyon azaltımı, iklim değişikliğine adaptasyon, teknoloji transferi ve kapasite geliştirilmesi için finansal destek alabilecek ülkeler arasına katılan Türkiye, 2021 yılında da bu hakkını saklı tutarak Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı. Bu tarihe dek küresel iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarına bireysel çabaları ile katkı sunan Türkiye, bilhassa yenilenebilir enerji kaynaklarına yaptığı yatırımlar eşliğinde elektrik enerjisi kurulu gücünde yenilenebilir enerjiye dayalı santral sayısını artırdı ve Avrupa’nın en fazla yenilenebilir kurulu gücüne sahip ülkeleri arasında yer almayı başardı. Ancak Türkiye’nin hem 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşabilmesi için sera gazı emisyonlarının azaltılması adına hem de iklim değişikliğinden en fazla etkilenmesi beklenen kuşaklardan birinde yer alması nedeniyle iklim değişikliğine uyum sağlaması adına devam eden finansal desteğe ihtiyacı olduğu bir gerçektir.
Yeşil dönüşüme finansal destek: Türkiye Yeşil Fonu
Bilindiği üzere iklim değişikliği ile mücadele ederken ekonomik büyümenin sürdürülmesi, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, az gelişmiş ülkelerin de gündeminde yer alan bir konudur. Çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomi ise “yeşil dönüşüm”ün sağlanmasından geçiyor. Yeşil dönüşüm ise en fazla sera gazı salımına neden olan yoğun enerji kullanılan sektörler olmak üzere, tüm sektörlerde sera gazı salımlarının azaltılmasını mümkün kılacak bir dönüşümü gerekli kılıyor. Yeşil dönüşüm sektörlerde köklü bir değişiklik ihtiyacı ortaya çıkararak ciddi finansal kaynak talebine neden olurken iklim anlaşmalarında verilen taahhütlerin yerine getirilmesi de bu talebin karşılanmasından geçiyor. “Türkiye Yeşil Fonu” da bu noktada önem kazanıyor.
Türkiye’de yeşil dönüşüm sürecinin hızlandırılması için kurulacak Türkiye Yeşil Fonu, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası tarafından idare edilecek bir finansal destek mekanizmasıdır. Fonun Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına tabi ve girişim sermayesi yatırım fonu statüsüne sahip olması planlanıyor. Yeşil Yatırım Fonu ile yeşil dönüşüm sürecine katılan işletmelerin sermaye ihtiyacı karşılanarak sürecin hızlandırılması ve Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma yolunda attığı adımların güçlendirilmesi hedefleniyor. Fonun ilk etapta Dünya Bankası tarafından sağlanacak 155 milyon dolar tutarındaki kredi ile oluşturulması ve önceliğin küçük ve orta ölçekli işletmelere verilmesi planlanıyor. Yüksek sera gazı emisyonuna neden olan işletmelerin dönüşüm sürecine hızlıca dahil olması gerektiği göz önüne alındığında da Türkiye Yeşil Fonu’ndan ilk olarak enerji ve imalat sektöründe faaliyet gösteren paydaşların yararlanması bekleniyor. Özel sektörün de sermaye aktarmasıyla zamanla derinlik kazanacağı öngörülen fonun, Türkiye’nin yeşil dönüşümünde belirleyici bir rol oynaması amaçlanıyor.
Fonun sağlayacağı muhtemel kazanımlar
Yeşil dönüşüm, Türkiye’nin yalnızca emisyon azaltım hedefi açısından değil, aynı zamanda ticari ilişkileri açısından da önem taşıyor. 1995 yılından bu yana Gümrük Birliği’nin üyesi olan Türkiye, Avrupa Birliği’nin (AB) bu alandaki düzenlemelerine de tabi. AB’nin 2050’de Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşabilmek için geliştirdiği ekim ayı itibarıyla geçiş süreci başlatılan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Gümrük Birliği kapsamında yapılan ticarete uygulanacak. Mekanizma 2026 yılında öncelikli olarak elektrik enerjisi üretimi, demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve hidrojen üretim sektörlerinde faaliyete alınacak. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı pazarın AB olduğu ve bahse konu sektörlerin ihracatta hatırı sayılır bir yer tuttuğu dikkate alındığında, Türkiye Yeşil Fonu’nun bu sektörlerden başlanarak faaliyete alınması daha da önem kazanıyor. Türkiye’nin SKDM sonrası avantajlı konumunu koruması için de bu sektörlerde tüm üretim süreçlerinin yanı sıra mal ve ürünlerin teslim edilmesi sürecinin de düşük emisyonlu olması, mümkün olduğunca karbonsuzlaştırılması gerekiyor.
İstihdam edilebilir geniş bir nüfusa sahip Türkiye, gelişen ekonomisi ve yüksek yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeliyle yeşil işler için bir cazibe merkezi de oluyor. Sahip olduğu coğrafi konumu ve çok yönlü proaktif dış politikası sayesinde çok sayıda ticaret yoluna aracılık yapabilmesi, Türkiye Yeşil Fonu’nu yeni yatırım fırsatlarının oluşturulması için de önemli kılıyor. Yabancı yatırımcıların katılımıyla yüksek derinliğe ulaşarak yeni iş alanları ve ticari ilişkiler yaratma potansiyelinin yüksek olduğu düşünülen Türkiye Yeşil Fonu’nun Türkiye ekonomisinin sürdürülebilirliğinin yanı sıra bölgesel ve küresel ticaretin karbondan arındırılmasına da katkı sağlaması oldukça muhtemel.
[Büşra Zeynep Özdemir, Doktora Adayı, Araştırmacı, SETA Vakfı]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.